14 Nisan 2008 Pazartesi

Çikolata



Geçen yıl bu zamanlar okumuştum sırf adı “Çikolata” olduğu için aldığım kitabı। Hatta bunu kitapçıya söylediğimde bana kitapla birlikte çikolatalı gofret vermişti:)


Küçük bir Fransız kasabasına yerleşip, küçük kızıyla yeni bir hayat kurmaya çalışan sıra dışı bir kadının hikayesiydi Joanne Harris’in “Çikolata”sı.

Kasabaya açtığı çikolata dükkanı, inatçı komşularıyla birlikte okuyucuyu da büyülüyordu.
Olaylar dumanı üzerinde sıcak kakao, bademli ezmeler, fondonlar, mokalar, espressolar, kremalı kahve bisküvileri ve daha bir dolu büyülü lezzet eşliğinde akıp giderken ben de eriyordum sayfalar arasında:)
Bir yandan da resmini çiziyordum hayalimde o küçük çikolata dükkanının; raflardaki kavanozları, renkli kutuları, parlak kurdeleleri, göz alıcı vitrini, kırmızı kepenkleri, penceredeki sardunyaları ile…

Ve…
Dün akşam kendimi, hayalimde çizdiğim bu resmin içinde buluverdim:)
Bursalı Anneler’den bir grupla katıldığımız çikolata etkinliğinde, Pasto’da, elimin altında çikolatalar, fındık, fıstık, bademler, çeşit çeşit ezmeler, reçeller, şekerlemeler, dondurmalar…
Çikolatayı tadıyla, kokusuyla, sıcaklığıyla yaşadım…
Elimde, çikolatalarımı doldurduğum kutular,
İçimde bayılana kadar yediğim çikolatanın hafifliğiyle döndüm evime.

Küçük bir mola oldu…
Acıların arasında tat oldu…

Merdiven çıkarken durup soluklanmak gibi…
İki ders arasında çalan zil gibi…
Kapı önü sohbeti gibi…
Akşamüzeri bir kenara kıvrılıp on dakika kestirmek gibi…
Temmuz sıcağında yürürken bir ağaç gölgesinden geçmek gibi…

Hayatın kargaşasında kucağa alınan bebek gibi…
Hayatımın en yorucu zamanında kucağıma aldığım ilk bebeğim gibi…

Vel hasıl pek iyi geldi bana…

Yazmak, irdelemek, deşmek, sorgulamak demek ya her yaşadığını; acıyı, tatlıyı…
Tatlı yemekten içim fena olmuş, yine Pasto’dan aldığım mis gibi köy ekmeğinin arasına peyniri koyup yiyorken düşündüm de…

Dünya tatlısı da olsa tek başına gitmiyor.
Her şey zıddıyla var edilmiş, zıddıyla biliniyor kıymeti de derdi de…
Tek renk, tek çeşit, tek tat diye tutturanlara inat; acıyı, tatlıyı, ekşiyi, tuzluyu birlikte istiyor bünye:)
Birini ne kadar dayatırsan diğerine ihtiyaç o kadar artıyor.

Çikolata zihnimi açtığında düşündüm ben bunları, anlamayanlar için reçetem;
Üç saat aralıksız çikolata-tatlı yedikten sonra bir daha okuna yazım! :)

Sevgiler…
09.04.2008

NOT:
7 yıl önce bugün kucağıma aldığım sabah yıldızım...
Hayatımın en yorucu zamanında kucağıma alıp dinlendiğim bebeğim…
Seni bize nasib edene sonsuz şükürler !
Rabbim acını !
Bahtın açık olsun kuzucuğum…

Hiç yorum yok: