21 Mart 2009 Cumartesi

Bunu Mu Demek İstediniz?



İntertte sık sık arama yapanlardansanız ne demek istediğimi anladınız:)

Arama motoruna yazdığınız kelime yazım kurallarına uygun değil ise ya da siz aceleyle aramak istediğinizden farklı bir şey yazmışsanız hemen karşınıza çıkıyor kalın puntolarla “bunu mu demek istediniz? .....” Düzeltmeden de yeterli sonuca ulaşamıyorsunuz.

Bugün yaşadığım moral bozucu bir diyalog sonrasında düşündüm de hayatımıza uyarlaması olsa bunun...

Şöyle ki, karşımızdaki –eşimiz, çocuğumuz, kardeşimiz, arkadaşımız, komşumuz, patronumuz, çalışanımız, işverenimiz, markette, mağazada hizmet vermek için bulunan vatandaş vs... derdini-isteğini düzgün bir şekilde ifade etmek varken densiz ya da kaba ya da kırıcı yahut sinir bozucu kelimelerle söylediğinde dannn çıksa karşısına “BUNU MU DEMEK İSTEDİNİZ !? .......” :))))

...Ve evet deyip düzeltene kadar bulamasa aradığını, alamasa istediğini :)))

Ne iyi olurdu di mi :)

14 Mart 2009 Cumartesi

Yaşasın Çok Meşgulüm!



:)

Geçtiğimiz hafta kimse beni üzmedi, kırmadı, incitmedi, kafamı bozmadı, sinirimi zıplatmadı…

Şöyle de diyebilirim;

Geçtiğimiz hafta kimseye küsmedim, kızmadım, kırılmadım, takmadım, takılmadım, karışmadım…

Çünkü son günlerde o kadar çok işim vardı ki gözüm hiç kimseyi görmedi :)

Bilgisayarımın başında, önümde kahvem, kulağımda kulaklığım, kulaklığımda bas bas bağıran müziklerim:) Masamda iki proje, biri Uludağ Üniversitesi Kısa Film Festivali’nin* afişleri, ilanları, bayrakları; diğeri şık bir gayrimenkul şirketinin Yapı ve Yaşam Fuarı’nda kullanacağı tanıtım dergisinin tasarımı.

Düşün, taşın, oradan al buraya koy, olmadı sil, olmadı baştan, işte bu süper oldu… hangi renk hangisiyle, hangi resim hangi yazıya derken haftayı tükettim. Bütün gün ve gecenin büyük bölümünde uğraştığım yetmedi, aklımdakiler uykularımı kaçırdı, rüyalarıma girdi:)

İşler henüz bitmedi ama epey yoluna koydum, zor kısmı atlattım, keyfini sürmeye az kaldı, bunu ben yaptım kısmına yani:)

Allahımmm seviyorum ben bu işi, beni işsiz bırakma ! Amin :)

Yaşasın bu hafta da çok işim varrrr !!! :)))

7 Mart 2009 Cumartesi

Anı Kumbaram - 1



Bugünlerde Büyük Kuzum…

Sabah erken kalkıyor ben uyanmayayım diye salonun kapısını çekiyorsun.
Ben kalkana kadar sesi sonuna kadar kısık (!) çizgi film izliyor, resim yapıyor ya da küçük askerlerinle oynuyorsun. Ben kalkınca çizgi filmin sesini açıyorsun :)
Kahvaltıda ne yapayım size diyorum, ya krep ya da omlet diyorsun…
Kahvaltını bitiriyor, sütünü kahveli seviyorsun.
Dişlerini büyükler için olan macunla fırçalıyor, her seferinde gelip bana gösteriyorsun. Ayy nasıl da parlamış diyorum, bu sefer parlayan gözlerin oluyor:)
Okula kaç saat kaldığını sayıyor, zaman ne çabuk geçiyor diyorsun:)
Seni olduğunun üç katı gösteren pofidik paltonu giyiyor çantanı sırtlanıyorsun…
Dikkat et annecim, seni çok seviyorum, Allah’a emanet ol diyorum, tamam anneee diyip el sallıyorsun.
Koşarak cama çıkıyorum ama senin apartmandan çıkman dakikalar alıyor, ne düşünüyor, nelere takılıyorsun belli olmuyor:)
Sen kapıdan çıkınca sana pişşşşt diye sesleniyorum beşinci kattan, bakıp gülüyorsun, sen böyle güzel gülünce ben kuş olup uçuyorum…
Yokuş aşağı koşarak gidiyorsun, çantan sırtında hop hop ediyor… Yolun tam yarısında zınk diye duruyorsun, neden bilmiyorum o noktadan sonra kaplumbağa adımlarıyla ilerliyorsun:)
Sen koşarken önüne ağır adımlarla ilerleyen biri çıkarsa sağından ya da solundan geçip gitmiyor arkasından yavaşça ilerliyorsun, önündeki yolunu değişecek olursa bir süre onu izliyorsun.
Göründüğün son noktaya kadar arkandan bakıyorum, bakarken seni bana verene emanet ediyorum…
Akşam sınıftan en son sen çıkıyorsun…
Bazen markete girip futbolcu kartları alıyorsun.
Galatasaray’ı tutuyorsun ama bütün kartları topluyorsun, hepsini seviyorum ben diyorsun :)
Gelir gelmez yemek yemiyorsun, zaten uyanır uyanmaz da yemezsin sen… Israr etmiyorum, acıktım ben demeni bekliyorum:)
Uzun makarnayı, yayla çorbasını, ıspanağı, balığı seviyor, salatanın sadece suyunu yenebilir buluyorsun, o da bolca ekmek içiyle:)
Sen yemeğini yerken ben çantanı kucaklayıp yanına oturuyorum…
Defterlerinden aferinleri, yıldızları topluyorum... Kitaplıktan aldığın kitaba bakıyorum, sen bana okuduklarını anlatıyorsun…
Beslenmene koyduğum tost ellenmemişse anlıyorum ki üstten bir dişin sallanıyor yine :) Ertesi gün kek ya da krep koyuyorum, kolayca ısırabilesin diye…
Şiirler yazıyor, etrafını süslüyorsun… Tanesi üç liradan satıyorum, konu verin ben şiir yazayım diyorsun :) Veriyoruz yazıyorsun, sonra kıyamayıp indirim yapıyorsun:)
Para biriktiriyor, hesaplar yapıyorsun… Biriktirdiğin paraları beşer liralık banknotlar halinde istif ediyorsun :) Baban sana en gıcır beşlikleri getiriyor sen sevinçten uçuyorsun :)
Gece yatarken yanına küçük şişeyle su alıyorsun. Sabaha hazır olsun diye çoraplarınla yatmak istiyorsun, azıcık kavga ediyoruz, suratını asıp çıkarıyorsun:)
Yatmadan önce illa ki, sen ne zaman uyuyacaksın diye soruyorsun :)
Ve her zaman yorganının üzerinde uyuyorsun :)
Bir de…
Uyuduğunda cennet kokuyorsun…



Zaman akıp gidiyor, her şey unutuluyor…

Bir gün, pek çaresiz hissedersem kendimi, ya da yalnız yahut yorgun… Hatırlayıp gülümseyebileceğim an(ı)larım olsun istedim de ondan yazdım bunları…
İlk aklıma gelenleri atıverdim anı kumbarama, unutulup gitmeden biriktireyim ben güzel günleri, daha sonra ilaç niyetine hatırlamak adına…

Bugünlerde büyük kuzum böyle işte…
Sırada küçüğüm var…

Yakında burada… Anı Kumbaram’da…