21 Şubat 2009 Cumartesi

Ah O Şarkı…


Yıllar yıllar önce, 1994 kışında, ben büyükçe bir çocuk ya da küçükçe bir genç kız olduğum zamanlarda, dünyanın merkezindeyken ben ve o dünyanın tüm yükünü omuzlarımda taşıdığımı zannederken yani, yine çok soğuk bir gecenin geç saatlerinde… Yorganımın altında tek kulaklıkla radyo dinlerken duydum o şarkıyı ilk kez…

Hemen diğer kulaklığı da takıp sesi sonuna kadar açtım telaşla, Türkçe yayın yapan bir radyo(cu)nun bir defalık İngilizce bir şarkı yayınlayıveresi tutmuştu…

Sözlerinin çoğunu anlamadım, anladıklarımın da anlamını bilmiyordum zaten:) Ama şarkı beni tarifi güç, şiddetli ama bir yandan da coşkulu bir hüzne boyadı.

O güzelim şarkı bitip gittiğinde ne adını biliyordum, ne sözlerini, ne söyleyenini.

Melodisi haftalarca dilimde kaldı, hatırlayabildiğim bir iki kelimesi de günler içinde silinip gitti hafızamdan, ama ben şarkıyı haftalarca nııınınnıınıınııınıııııı şeklinde mırıldanıp durdum ve sonunda ümitsizce peşini bıraktım.

Sonra…

Tam 9 yıl sonra, ben tam da “genç” denecek yaşta bir genç, küçük sayılabilecek bir anne olmuşken… Yine soğuk bir gece, ama bu sefer erkence bir saatte çok sevdiğim bir dizinin çok hüzünlü bir bölümünde duydum o şarkıyı. Sesini açtım yine açabildiğim kadar, yine aynı deli hüzün sardı her yanımı…

Ve bitti, bitti ve yine gitti şarkım.

O zaman elimin altında sevgili google yok tabi, desem ki yazayım iki kelimesini bulayım yedi silsilesini :) Hafızamdan silinene kadar mırıldandım yine günlerce nııınınnıınıınııınıııııı şeklinde :)

Ve çok sonra…

Bu gece 2009’un Şubat’ı, cumayı cumartesiye bağlayan gecenin sabaha yakın zamanı…

Uyumak için çok geç, uyanmak içinse erken saatlerde…

Ben artık büyükçe bir genç, iki çocuklu, tam kıvamında bir anne olmuşum… Havada kar kokusu, soğuk yine, hem de bıçak gibi…

Oturmuşum masama, rahmetli monitörümün yeri günlerce boş kaldıktan sonra yenisi gelmiş, karşılıklı bakışıyoruz, alışıyoruz… Bir de kulaklık edinmişim ne zamandır istediğim… Sevdiğim şarkılar kulağımda, ilham efendiye rastlamayı umuyorum bir yandan…

Şarkılar el ele tutuşturuyor hüzünle kelimeleri;hüzünlü seslerle gecenin sessizliğini… Yazımı yazmak için bir dosya açıyorum…

Derken o şarkı düşüyor aklıma aniden… Sihir gibi, gelip biri kulağıma fısıldamış gibi…

Take me back to my boat on the river…

Kaçıp gidecek diye korkuyorum, telaşla yazıyorum cümleyi dinlediğim müzik sitesinin arama motoruna…

Ve alkışlarla başlıyor… Törenle buluşuyoruz sanki:) Kulaklığı iyice bastırıyorum kulaklarıma…

Bir yandan dinliyorum bir yandan içerime tekrar dolan o tanıdık hüznü çözmek istiyorum artık…

E çok şükür aslanlar gibi google da var artık, yazıyorum ve öğreniyorum yedi silsilesini:) Seksenli yılların pek bir meşhuru olduğunu, Styx efendilerin hiti olduğunu, tüm zamanların en nahif şarkılarından sayıldığını, dünyadan haberim olmadığını falan bir kenara bırakıyorum:)

Çok merak ettiğim sözlerini okuyunca…

…And I wont cry out anymore

Vay canına! Diyorum sadece…


Müzik hakikaten evrensel bir dilmiş iyi mi :)

Hiç yorum yok: