Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir!…
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek Anadolu’nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir!
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir!...
Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir!...
Necmettin Halil Onan
Önceki yazımda Çanakkale gezimizin tatsız bir bölümünü anlatmış keyifli ayrıntıları bu haftaya saklamıştım.
Geçtiğimiz hafta sonu eşimin okulunun düzenlediği geziye iki kuzumuzla birlikte katıldık.
Önce korktum doğrusu beş altı saatlik yola biri yedi yaşında diğeri bezden yeni kurtulmuş, iki buçuk yaşında, iki çocukla çıkmaya. Yolun uzunluğu bir tarafa, gezi günübirlik olduğu için program çok yoğundu ve tüm gün yürünmesi gerekecekti.
Diğer yandan iki kuzumun da bitip tükenmeyen Çanakkale merakı, ilgili tüm film, çizgi film ve dizileri yalayıp yutmuş olmaları…
Büyük kuzumun iki yıldır hava durumunu izlerken Bursa’dan önce Çanakkale’ye bakıp askerler ne yapıyor acaba diye dertlenmesi, küçük kuzumun evdeki beş litrelik su şişelerini Seyit Onbaşı gibi sırtlanma çalışmaları…
Bugün üniversite mezunu pek çok kişinin bilemeyeceği Çanakkale Savaşı ayrıntıları, savaşa giren devletlerden tutun da düşman zırhlılarının isimlerine kadar bilgi sahibi olmaları, zaferin önemli kahramanları ve onlarla ilgili hatıralar gibi pek çok konuda söyleyecek sözleri olması…
Vel hasıl o kadar hevesli ve o kadar donanımlıydılar ki her şeyi göze alıp çıktık yola. Yorulduğumuz yerde oturur bekleriz demiştim ama şükür ki korktuğumuz başımıza gelmedi, hiçbir yerden kusur kalmadık:) Çok sakin ve keyifli bir yolculuk, çok faydalı bir tecrübe oldu hepimiz için.
Birlikte yola çıktığımız lise öğrencilerinden çok daha bilgili, saygılı ve duyarlıydı benim küçük kuzularım bu topraklara, tarihine, şehitlerine, atalarına karşı…
Bir yandan bilgi, duygu, saygı yoksunu yeni nesil için içim yanarken diğer yandan kendi evlatlarımın milli manevi değerler konusundaki olgunluğuyla gurur duydum.
Ümitsizlik arkamda, ümit ışığı önümde yol aldım bu her karışında mücadele, her karışında iman, her karışında özgürlük, her karışında vatan kokan topraklarda.
Şu topraklardan hala kemikler, dişler çıkıyor, burası başlı başına bir şehitlik diye işaret edilen yerlerde “anneciiimm kemik miii? diye şımarıklığın ve duyarsızlığın zirvelerini zorlayan hanım kızımıza (!) üzüntüm, aynı sözleri büyük bir ciddiyetle dinlemekte olan yedi yaşındaki oğlumun verdiği iç huzuruna karıştı içimde…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder