İnsanların içinde,
Hep mutlu görünmek istiyor insan.
Hep güçlü… Ayakta…
Hep sakin… Güler yüzlü…
Hep cesur…
Ağladığını gizliyor…
Sinirlendiğini…
En sevdikleri tarafından incitildiğini…
Gözyaşlarını silip yüzünü serinletiyor…
Sinirlendiğinde tırnaklarını avuçlarına, dişlerini birbirine geçiriyor, bağırıp çağıramıyor. Gülümseyerek “rica ederim, önemli değil, peki”lere devam ediyor.
Çocuğu şehrin en kalabalık alışveriş merkezinin en merkezi noktasında ter ter tepinirken omuzlarından tutup silkeleyemiyor da örtüp sesinin yüksek tonlarını “hadi annecim”lerle yürek tüketiyor…
Evde ölümüne inatlaştığı kocasının elini sokakta sımsıkı tutuyor kadın. En gülen fotoğrafları salonun en görünen yerinde çerçeveliyor.
Baş başayken söylense değeri dünyaları devirecek “hayatım, bitanem, güzelim”leri eşi dostu görünce lütfediyor adam…
Ve daha neler…
Kapalı kapılar ardında, bilinmeyen, duyulmayan, görülmeyen dertlerin varlığıyla avutuyor insan kendini.
Bildiğiyle avunuyor, yine de kendini gizliyor. Yazık size bakın bana! Der gibi dolaşıyor:) Kendi mutluluğuna diğerlerinin acısının çokluğunca değer biçiyor.
Evinin pis, dağınık halini kimse görsün istemez ya insan. Zil çalıverdi mi hiç olmadık bir zamanda, çarçabuk toparlayıverir ya üstünü başını ve de ortalığı… Öyle apar topar gizleyiveriyor insan en insani duygularını insandan…
Toparlanamayacak kadar kötüyse pusup kalıyor, açmıyor belki kapıyı!
Halbuki evleri temizlersin kirlenir, toplarsın dağılır! Bir kere de değil, sürer gider böyle.
Kapılarınız kapalıysa sıkı sıkı, kimseler görmez kirinizi pisinizi dert etmeyin!
Açık kapılardan dost da giriyor düşman da… İnsan giriyor kapıdan! Her halinizi herkes görüyor. Daha zayıf, daha aciz, daha yalın, daha insan kalıyor insan.
İnsan insandan insanlığını, yani aciz acizden acizliğini gizleyemez ki!
İnsan insanın aynasıyken, ben senden, sende olanı nasıl gizlerim? Ya da sen benden, bende olanı nereye saklarsın?!
Öyleyse neden bu maskeli balo?
Yaktım gemilerimi
Dönüş yok artık geri
Tak etti canıma bu maskeli balo
Bu maskeli balo
Ve onun sahte yüzleri
Hep mutlu görünmek istiyor insan.
Hep güçlü… Ayakta…
Hep sakin… Güler yüzlü…
Hep cesur…
Ağladığını gizliyor…
Sinirlendiğini…
En sevdikleri tarafından incitildiğini…
Gözyaşlarını silip yüzünü serinletiyor…
Sinirlendiğinde tırnaklarını avuçlarına, dişlerini birbirine geçiriyor, bağırıp çağıramıyor. Gülümseyerek “rica ederim, önemli değil, peki”lere devam ediyor.
Çocuğu şehrin en kalabalık alışveriş merkezinin en merkezi noktasında ter ter tepinirken omuzlarından tutup silkeleyemiyor da örtüp sesinin yüksek tonlarını “hadi annecim”lerle yürek tüketiyor…
Evde ölümüne inatlaştığı kocasının elini sokakta sımsıkı tutuyor kadın. En gülen fotoğrafları salonun en görünen yerinde çerçeveliyor.
Baş başayken söylense değeri dünyaları devirecek “hayatım, bitanem, güzelim”leri eşi dostu görünce lütfediyor adam…
Ve daha neler…
Kapalı kapılar ardında, bilinmeyen, duyulmayan, görülmeyen dertlerin varlığıyla avutuyor insan kendini.
Bildiğiyle avunuyor, yine de kendini gizliyor. Yazık size bakın bana! Der gibi dolaşıyor:) Kendi mutluluğuna diğerlerinin acısının çokluğunca değer biçiyor.
Evinin pis, dağınık halini kimse görsün istemez ya insan. Zil çalıverdi mi hiç olmadık bir zamanda, çarçabuk toparlayıverir ya üstünü başını ve de ortalığı… Öyle apar topar gizleyiveriyor insan en insani duygularını insandan…
Toparlanamayacak kadar kötüyse pusup kalıyor, açmıyor belki kapıyı!
Halbuki evleri temizlersin kirlenir, toplarsın dağılır! Bir kere de değil, sürer gider böyle.
Kapılarınız kapalıysa sıkı sıkı, kimseler görmez kirinizi pisinizi dert etmeyin!
Açık kapılardan dost da giriyor düşman da… İnsan giriyor kapıdan! Her halinizi herkes görüyor. Daha zayıf, daha aciz, daha yalın, daha insan kalıyor insan.
İnsan insandan insanlığını, yani aciz acizden acizliğini gizleyemez ki!
İnsan insanın aynasıyken, ben senden, sende olanı nasıl gizlerim? Ya da sen benden, bende olanı nereye saklarsın?!
Öyleyse neden bu maskeli balo?
Yaktım gemilerimi
Dönüş yok artık geri
Tak etti canıma bu maskeli balo
Bu maskeli balo
Ve onun sahte yüzleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder