Bir gün Nasreddin Hoca'nın eşeği çalınmış.
Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış.
Birisi:
-Hocam demiş niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki?
Bir başkası:
-Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor? diye konuşmuş.
Bir diğeri de :
-Hocam demiş, kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok.Nerden baksan dökülüyor.
Hoca kızmış:
-Yahu demiş, iyi güzel de kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?
Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış.
Birisi:
-Hocam demiş niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki?
Bir başkası:
-Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor? diye konuşmuş.
Bir diğeri de :
-Hocam demiş, kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok.Nerden baksan dökülüyor.
Hoca kızmış:
-Yahu demiş, iyi güzel de kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?
* * *
Evet kapılarımda kilitler yok benim!
Evet haberim olmuyor giren hırlı mı, hırsız mı, hırslı mı, arlı mı, arsız mı?
Aksini ispatlayana kadar herkes değerli, canımı yakana kadar kapıdan her giren misafirim.
Evet bazen “başımın üstünde yerin var” dediklerim başımı ona basamak olarak ikram ettiğimi, basıp yükselebileceğini sanıyor!
Basıyor… Geçiyor…
Evet bazen çok canım yanıyor!
Defolsun gitsin istiyorum, buraya kadar, yeter artık diyorum. Açmam bir daha kapımı sana diyorum…
Lakin her yara bir zaman sonra kapanıyor, kimi iyileşiyor izi kalmıyor kimi kabuk tutuyor… Sonuçta acımaz oluyor işte…
Sonra bir gülen bakış, bir tatlı söz durultuyor yine beni, gel hadi diyorum, unuttum ben olanları, hayat işte kim hata yapmaz ki? Hatta bana kızanlara savunuyorum onları, şartlar diyorum, böyle olmazdı yoksa…
Başlıyor aynı hikaye sil baştan…
Buyur başımın üstünde yerin var!
Canımın en acıdığı anda çok yakınımda olanlara sızlanıyorum elbet, söyleniyor, atıyor tutuyorum… Ne ben inanıyorum atıp tutarken ne başımı omzuna yasladıklarım… Ama olsun açılıyorum:) O kadar da olmasın mı canım :)
Bu günlerde yine,
Ben sana demiştim!
Belliydi zaten çok yüz vermiştin!
İyi oluyor sana ben seni uyarmamış mıydım?
Ahh o ne içten pazarlıklı, ne sinsi biri, nasıl anlamadın hayret!
Eee kendi düşen ağlamaz!
…diyenlere sevgilerimle :)
Evet kapılarımda kilitler yok benim!
Evet haberim olmuyor giren hırlı mı, hırsız mı, hırslı mı, arlı mı, arsız mı?
Aksini ispatlayana kadar herkes değerli, canımı yakana kadar kapıdan her giren misafirim.
Evet bazen “başımın üstünde yerin var” dediklerim başımı ona basamak olarak ikram ettiğimi, basıp yükselebileceğini sanıyor!
Basıyor… Geçiyor…
Evet bazen çok canım yanıyor!
Defolsun gitsin istiyorum, buraya kadar, yeter artık diyorum. Açmam bir daha kapımı sana diyorum…
Lakin her yara bir zaman sonra kapanıyor, kimi iyileşiyor izi kalmıyor kimi kabuk tutuyor… Sonuçta acımaz oluyor işte…
Sonra bir gülen bakış, bir tatlı söz durultuyor yine beni, gel hadi diyorum, unuttum ben olanları, hayat işte kim hata yapmaz ki? Hatta bana kızanlara savunuyorum onları, şartlar diyorum, böyle olmazdı yoksa…
Başlıyor aynı hikaye sil baştan…
Buyur başımın üstünde yerin var!
Canımın en acıdığı anda çok yakınımda olanlara sızlanıyorum elbet, söyleniyor, atıyor tutuyorum… Ne ben inanıyorum atıp tutarken ne başımı omzuna yasladıklarım… Ama olsun açılıyorum:) O kadar da olmasın mı canım :)
Bu günlerde yine,
Ben sana demiştim!
Belliydi zaten çok yüz vermiştin!
İyi oluyor sana ben seni uyarmamış mıydım?
Ahh o ne içten pazarlıklı, ne sinsi biri, nasıl anlamadın hayret!
Eee kendi düşen ağlamaz!
…diyenlere sevgilerimle :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder