Gelecekte ben de sana her şeyi yapmak istiyorum.
Sen bana ne istersem aldın.
Ben de gelecekte sana ne istersen alacağım.
Sen beni doğurdun.
Sen beni büyüttün.
Sen olmasaydım ben bu dünyaya gelemezdim.
Geçen yıl ilk “gerçek” anneler günü hediyemi almıştım, bu yıl da ilk anneler günü mektubum geldi büyük kuzumdan:)
Böyle bir mektup karşısında her anne ne yaparsa ben de onu yaptım... Okudum ağladım… Ağladım okudum… Sonra gözlerimi sildim… Yine ağladım:)
“Acıklı bir şey yazmamıştım ki ben!” diyerek elimden alıp bir kere de kendi okudu kuzum Türkçe dersinde yazıp, öğretmeninden aferin aldığı mektubunu. Anlam veremedi gözümün yaşına…
Dünyalar kıymetlisi bu mektubu okurken neler neler geçti aklımdan… Hangi birine ağlıyorum ben de karıştırdım…
Küçükken annelerimize verdiğimiz sözler geldi.
Biz büyüdükçe hafızamızdaki yeri küçülen sözler…
Hiç unutmuyorum orta okul birinci sınıftaydım, bir tatlının ismi konusunda arkadaşlarımla fikir ayrılığına düştük ve sonunda iddiaya girdik. Peki kime soracağız dedi biri, ben de “anneme soralım!” dedim. Hepsi birden güldüler, alay ettiler. Halbuki benim için hala en bilgili, en yetkili kişi oydu…
Bilgilerimizi çoğalttıkça annelerimize soracaklarımız eksildi…
Etrafımızdakiler arttıkça biz annemizin etrafından eksildik…
Gün oluyor devran dönüyor…
Ana kuzuları kendi kuzularını alınca kucağına bir parça anlamaya başlıyor “anne olunca anlarsınlar”ı…
Ah anneciğim, ikimiz de hem evladız hem anne. Anlarız artık dilimizi, biliriz birbirimizi… Acıyan yerlerimizi ve onların merhemini…
Anne yanımız evladımızın sağ ve sağlıklı oluşu, evlat yanımızsa annemizin arkamızda duruşuyla mutlu…
Ard arada yürüyoruz şimdi, evladımız önümüzde, annemiz ardımızda…
Evladın peşi sıra koşsak da durmaksızın, arada başımızı çevirip bakıyoruz, güvendiğimiz dağ hep yerinde kalsın istiyoruz…
Sen hala benim ardımdayken ve ben hala sana yaslanmaktayken, seni ne çok sevdiğimi söyleyebilmek ne şans!
Ah anneciğim bilsen ben seni nasıl seviyorum… 50. yazımı sana armağan ediyorum:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder